13 Mayıs 2020 Çarşamba

- NE Mİ ALDIM ? (4)

Geldim işte..
"4. bölüm nerede kaldı ?" diyor canım tayfa.
"Vaz mı geçtin ?" yazmaktan diyollar.. Vaz geçer miyim hiç ?
Ne zaman "döneceğim" dedim de dönmedim.
Ama bizim de canımız can anacım.


Yaz yaz nereye kadar demişim biraz dalga geçmişimdir.  
Hem sizi de sıkmayayım, özleyin biraz yazarınızı demişimdir.
Ayrıca viran olası hanede evladı ayal da var netekim. Onlar da ilgi bekler neticeten.

Yine binlerce kişi okumuş dizinin son bölümünü de. 
Seviyonuz beni canım followırlar. Hadi yazmaya devam ediim bare.. 😍
Bak öncekini okumadıysanız kızarım ama. Yandaki menüden önceki bölümleri bulabilirsiniz anacım.

Bi de bağzı followırlarım laf salatası yapıyorum diye kızıyorlar.
"Uzatma tek kelimelik bişi, söyle gitsin, ne aldın; bizim vaktimiz senin kadar bol ve boş değil uğraştırma bizi" diyollar.


Kasmayın bea..Eğleniyoruz işte. Maksat muhabbet olsun.
N'apıcaksınız izolasyon günlerinde başka. Okuyoz yazıyoz binaenaaleyh.
Romanın ilk cümlesinde yazar, "katil, papazın oğlu" dese; kim okur 550 sayfalık "Fırıncının kızını kim öldürdü" romanını. 
Di mi ama canım followırlarım ?

Bilirsiniz o fıkrayı; 
Kızılderilinin adı neymiş ?
"Yemyeşil çayırlar arasında yükselen karlı dağları, cesurca aşarak gelen, bir yaman ceylandan hızlı, ürkütücü ormanlar kralı sarı yeleli aslandan güçlü, günahkar ruhları kızıl cehennem ateşlerine taşıyan cezalandırıcı manitudan ürkütücü, gökgürültülerinden daha sesli kapkara dumanlar püskürten ateş arabalarının keskin düdüğünün sesi"
Kovboy kızmış, ne demiş?
"Uzatma kısaca düt de, geç git" demiş.
Ehe..

Ama kızılderilinin felsefesi daha derin netekim, uyandırdığı duygular yoğun bilhassa "Düt" desen ne olacak yani.
Bu arada biz de hordan hötten de bilgiler veriyoruz, felsefe yapıyoruz tekne alma sevdalısı followırlarıma.
Yaaa işte böyle.

Eveettt şimdi geliyoruz zurnanın zırt dediği yere.
Dur bi kıssa daha annatayım konuya hisse çıkartsın. İyice laf salatası olsun.


Efenim "Napolyon Bonapart" abimiz, savaşlarından birinde ordunun topları susunca, generalini çağırıp sebebini sormuş.
"6 sebep var komutanım" demiş general, "birincisi barut bitti, ikincisi.. Sözünü kesmiş Napolyon komutanın, "ötekileri saymana gerek yok,  barut bittiyse gerisini boşver yapacak bir şey yok" demiş..

Yaaa annadınız olayı zannımca. Bizim tekne alım işinde de barut para oluyor anacım. Geldik oraya şimdi de.

Mesele kesin olarak ekonomik bi mesele. 
Yoksa her zevke, her ihtiyaca eldiven gibin uyacak binlerce tekne türü var alemde. Gider birini alırsın olur biter.
Oysa "sonsuz ihtiyaçları sınırlı olanaklarla karşılama olayı"dır bizler için tekne seçimi.

Hele bizimkisi gibi, gelir dağılımı sorunları, döviz fiyatı kısıtları, 2. el alımında yasal engeller, üretimin kısıtlı ve az çeşitli olması gibi sorunlarla uğraşan bir toplumda zor zenaattır tekne almak.

O nedenle "Hangi tekneyi alalım" diye soranlara sorduğum sorulardan biri de  "Kaç paran var" oluyor.

Malumunuz döviz fiyatlarının uçuşa geçmesi ile hayat zorlaştı bizler için. Eh teknecilik sektöründe de her şeyler dövizle. Tekneyi almaya para bulmakla da bitmiyor iş. Araba diil ki bu kapının önüne koyasın da dursun.

Marinalar da dövizle, bakım tutum, donatım, yakıt neyim dövizle. Pahalı bi iş oldu vesselam denizcilik işi, emekli adamın bünyesine.


Orta halli bir tekne 100.000 avrolarda yabancı ellerde. Eh çarp böl bizim burada oldu mu sana yaklaşık 800.000 lira. Hadi 2. elini aldın diyelim, 50.000 avrolara indik 3/4 yüz bin lira.

O zaman bir mali optimizasyon yapmak gerekiyor tekne seçiminde.
Bi kere nispeten ucuz olan bi tekne alıcaksın  anacım bizim durumdaysan.

Yaş ermiş kemale, barut sınırlı, emekli maaşı desen elemterefiş kem gözlere şiş, durum aynen mafiş.
Gelir yok neticeten, hazıra ise dağ dayanmaz.
Sermayeyi kediye pardon tekneye yüklesen, bağı bahçeyi satıp savsan, bankalardan kredi alsan, o kadar parayı bayılsan olmaz. Adamı uyku tutmaz.

Yenga bi yandan, evladı ayal öte yandan gönül koyar, göz süzer. 
Kulağına derinden "kimsin sen Onasis misin başımıza" sesleri gelir rahatsız olursun.


Sesleri duymasan için pır pır eder durursun, o kadar parayı bağlamışın sefineye hava eser, yel üfürür, deniz sallar, başkası gelir çarpar, çarpmasalar çalarlar diyerekten.

Demek ki öyle bi para verilecek ki bünyeyi sarmayacak.
Ayrıca satın alma sonrası masraflar için de bütçe kalacak.
Yani alınan teknenin boyu posu ufak olacak ki marina parası çok yazmayacak. Gerekirse römorka alınıp, evin bahçesine depolanacak.
"Dursun bi kenarda" dediğinde dert tasa çıkarmadan, durduğu yerde dağılmadan, yattığı yerde para harcamadan duracak.

Görünüşü "benim sahibim çok zengin" diye bağırmayacak ki, ustası esnafı hallenmesin.



Yedek parçası kolay bulunur, ucuz alınır olacak. Çok ta teferruatlı bir tekne olmayacak. Basit olacak az sorun çıkartacak.

Bi de tekneye tüketim malı olarak diil de, yatırım olarak bakılacak.
Yani alırken kazanılacak, satarken zorlanılmayacak.

Diyelim aniden bi kalp nakli gerekti yaşlanmış bedene, cüzdanda da yeterli kaynak yok, cort diye yatılan beyaz çarşaflı masadan kalkmamak ihtimali de var.
O tekne pıt diye satılacak, satışa çıktığında hemen müşteri bulacak, satılırken çok zarar yazılmayacak.

Neticeten ne kadar az mali risk, o kadar değerli tekne olacak.
Yoksulluk işte ne yapacaksınız..



Şinci diyeceksiniz ki
"Madem öyle 2. el tekne alsak ucuz olur, alınır mı ki ne?
Sıfır almaya kalkıp, paraları basmasak Leyla'ya."
Peki 2. el tekne alınır mı?
Dur en sonda söyliyeceğimi baştan söyliim bu kez. "Kısa kes aydın havası olsun" diyenler mutlu olsunlar.

Alınır anacım.
Hemi de pek güsel olur. Fıstık gibin olur, gayet akıllıca olur.
Neden diyeceksiniz?
En başta nispeten ucuz olur bi defa.
Genelde ekonomik sıkıntıların getirdiği nedenlerin de katkısı ile eski/yeni arasındaki fiyat makası çok açıldı. Hele TL ile hesaplandığında fark çarpıcı oluyor. 

Özellikle pahalı teknelerde durum iyice belirginleşiyor. Hele tekne sahiplerinin kişisel zorlukları da devreye girerse yenisine nispetle bayağı ucuza tekne bulabiliyor araştıranlar.

Orada bi rasyo vardı ama unuttum şinci. 
İlk 2 senede sıfır tekne %20 değer kaybeder, ondan sonraki 2 sene için %10 daha kaybeder, sonraki her yıl için %5 kaybeder ve 10 yaşından sonra artık kaybetmez genellikle diye. Böyle mi idi acaba? Neyse..

Tabii pazar da standart pek yok. Özellikle sahibinden satılan tekneler tutturabildiğine fiyatlanıyor. Aracı broker felan varsa çarşı iyice karışıyo bittabi.



Fiyat dışında da nedenler var.
Eski teknelerden eskisi kadar korkmuyoruz artık.
Tekne de temel bağzı hasar yoksa çok bi masraf çıkmıyor. Alan ilk sahibi ise zaten iyi bakmış oluyo teknesine genellikle.
Bi de artık memlekette her şey var, usta var, yedek parça var, yani tamir tımar çok da zor olmuyo.

Mesela Liste fiyatı 120.000 avro olan bi tekneye, 10 yaşına geldiğinde 50.000 avro verdik mi, cepte kalan 70.000 avro ile kaç kez yeniden donatırız o tekneyi bea. Tabii dediğim gibi temel hasarlar olmayacak aldığımızda.

Bi de eski tekne oturmuş, donatılmış, denenmiş olarak geliyor. Yeni bir tekne ise tüm trimler oturana kadar adamın canını çıkarıyor. Ayrıca eski bir teknede neredeyse bir hazineyi bedava buluyorsun. Yeni bir teknede ise kovadan,çatala, telsizden, cansalına,can yeleğinden tel makasına kadar binlerce nesneyi euro bazında sıfırdan topluyorsun.

Şunu da belirteyim yani eski teknelerin gövde imalatlarına ve tasarımlarına güç, denge, sağlamlık ve denizcilik açısından biraz daha fazla güvenmeli diyorum sanki.

Yeni tekne, kendi minimum donanımı ile geliyor. Onları sevmezsen kaldırıp, yeniden donatmaya kıyamazsın anacım. Mecburen ne verdilerse onu kullanıyosun gereksiz bir masraf olmasın diye. Bu durumda şöyle bir mantık bana doğru geliyor: Eski tüfek ve sağlam gövdeli bir tekneyi ucuza mal edip, üzerindeki (zaten pek te para vermediğin) demode donanımı atıp, yepyeni bir elektrik, elektronik, mekanik aksamla donatıp, son model ve tamamen sizin ihtiyaçlarınıza göre donatılmış bir teknenin sahibi olabilirsiniz.

Ayrıca yeni tekneyi sipariş vericen de yapacaklar, bittiğinde bakıcaksın parasını çok önceden ödediğin tekneye "a demek buymuş" diyeceksin gördüğün, ellediğin, bindiğin, survey raporunu eline aldığın, istediğin marinada yeri hazır ve bağlı, getirilme götürülme maliyetleri olmayan bir teknedir netice olarak eski tekne.

Yani diyorum ki 2. el tekne alınmaz diil alınır. Yeter ki akılcı bi satın alma süreci yönetilsin.
E diyeceksiniz ki şinci, "sen 2. el bi tekne mi aldın?"
Yok alamadım.
Sıfır bir tekne siparişi verdim. Verdim ama sorun bi neden verdim.


Neyse onu da bi sonraki yazıda anlatayım. Çok uzadı yine laf.
Hadi bakalım kalın sağlıcakla sevgili tayfa.

1 yorum:

  1. Hocam sonu süpriz bitti . :)) Yeni bölümü heyecanla bekliyoruz.

    YanıtlaSil