31 Mart 2020 Salı

- MEMLEKETİMDEN 7 METRELİKLER; "RAKSER"..

Bu dizimizi hatırladınız mı?
Boyu 7 metre civarında olan yerli imalat teknelerimizi anlatıyoruz. Alemlerin en çok satan tekneleri malum bunlar.
Rota'yı anlattık, Neta'yı anlattık, Nauta'yı anlattık; şimdi sırada, favorilerimden olan, çok şeker bi tekne var. "Rakser" efendim.


Kutlay marin yapıyor İzmir'de.. Tam adı "Rakser sloop 7.00"..
Tersanenin sahibi Rıdvan Kutlay ile görüştüm bu gün; "durumlar nedir?" diye sordum. Malum Korona günleri nedeni ile durdu her yerde işler. 
Orada devam ediyormuş üretim. Yeni model de sıradaymış geliyormuş. Gelince onu da anlatacağım size.

"Rakser 7.00"lar da hem imal edilmeye hem de  sevk edilmeye devam ediyomuş.


İhracat ta sürmekteymiş cayır cayır. Hırvatistan ve Yunan adalarında kiralık tekne olarak kullanılıyor bu tekneler. Valla yüz akı bir işletme gibi duruyor bu zor günlerde vesselam.



7.00 Metre boyunda, 2,50 Metre genişliğinde, çift cidarlı sloop tasarımlı gövdesi, içten takma gömme motoru, şeker çizgileri ile dikkat çekici bir tasarımdır malumunuz.



Dıştan takmalı modeli de var. Ama bu teknede dıştan takma çok önemli diil çünkü  motorlar gömme. Havuz tabanının altında, Hem ses hem ısı izolasyonu açısından olumlu bir özellik bu. Tabii havuzluğu da bomboş ve çok rahat.


Sorduk;  "ne fark var diğer teknelerle sizinki arasında?" diye. Sağolsun bi özet yazıp, yolladı bizim için..
Şöyle diyor (Ben de biraz kısalttım bağışlana.. :)
"- En önemli fark tasarım ve maximum faydalı alan.
Rakser Sloop'ların havuzluğunda 8 kişi ayakları birbirlerine değmeden rahatça oturabilir, yemek yiyebilir..


Motor gizli ve gömülüdür..



Teknenin derin ve geniş karnı kötü hava ve deniz koşullarında çok güvenli seyir yapılmasına ve motorun gizlenmesine imkan verir. Motoru gizli ve gömülü olmayan teknelerde havuzluğun ortasında bir motor sandığı bulunur. Bu yer kaybına sebep olur.



- Diğer tekne üreticileri bu sandık, müşterileri rahatsız ettiği için dıştan takma motoru önerirler. Ancak yüksek yakıt tüketimi ve verimsizlik nedeniyle bu tarz deplasman teknelerinde dıştan takma motor kullanmak başlı başına bir hatadır. Dizeller yapıları gereği benzin motorlarından daha güvenlidir. Çünkü ateşleme sistemleri elektrikli değildir. Yanmayı başlatmak için bujileri değil, sıkıştırma işlemini esas alır. Modern iç soğutmalı bir dizel motor nominal devrinin %90 veya daha yükseği ile çalışabilir. Oysa bir benzin motoru nominal devrinin %65-70 üzerinde çalıştırılırsa çok daha fazla yakıt tüketir ve zamanından önce aşınır.



Ayrıca bizim teknelere 20 HP'den 100 HP'ye kadar içten takma dizel motor takılabilir. Aynı boydaki emsal teknelere çoğunlukla 40 HP'den daha büyük içten takma makinalar takılamamaktadır.

- Rakser Sloop 700/650'nin motor şaft açıları düşüktür. Bu tür teknelerde motor ne olursa olsun, pervane şaft açısı 12 dereceden daha büyük olmamalıdır. Teknenin şaft açısı gövde trim açısı ile birleşir.



Örneğin teknenin şaft açısı 14 derece, gövdenin trim açısı ise 10 derece bunların birleştiğini düşünelim sonuç olarak pervane deniz içinde yataydan 24 derece açıklıkta döner. Böylece en azından verimsiz bir sevk sistemi ve aşırı pervane titreşimi ile karşılaşılacaktır. Çürük su, verimsizlik, düşük hız ve fazla yakıt tüketimi kaçınılmazdır.



Bir başka sakınca da 4 silindirli bir motorun, motor bağlantı açısı çoksa muhtemelen en arkada kalan silindir özellikle ilk çalıştırılma anında yağlanamayacak ve zamanla hasar görecektir.

Rakser'ler hızlıdır. 40 HP motorla saatte 9-10 knot hıza ulaşabilir. Emsal teknelerin max 5-6 knot hız yapabildiği düşünüldüğünde bu avantaj dikkat çeker. 30-40 HP motorlar ile saatte 2-2.5 LT yakıt tüketir.



-Rakser Sloop 700/650lerde dümen sistemi hidroliktir. Dümen pompası yekeye bağlı bir pistona basınçlı yağ gönderir ve yekenin tekneyi kolaylıkla döndürmesi sağlanır. Özellikle güçlü motorlarda telli dümenlerin rahatsız edici sesi ve zamanla telin kopması riski hidrolik dümenlerde yoktur.

- Benzer teknelerde olmayan bir başka özelliğimiz ise özel, kapalı ve kapılı tuvaleti olmasıdır. Bu özellik benzer teknelerin tamamına yakınında yoktur. Teknenin tasarımdan kaynaklı iç yükseklik ve genişliği buna izin verir. Bu olanak özellikle hanımlar için oldukça önemlidir. Rakserlarda aileler çocuklarına ve misafirlerine tuvaleti kullanırken yatak çarşafına, yastığa dikkat et kirletme demek zorunda kalmazlar.



- Camlar çift kattır, terlemez, ısı ve ses yalıtır. Mika değildir. Mikalar gibi deniz suyundan çizilmez. Yan camlar sürgülüdür. Yaz aylarında tekne iç sıcaklığı rahatsız edici düzeylere çıkar ve seyir halinde veya teknede otururken yan camların olmaması kaptanı ve misafirleri rahatsız eder. Ön camın tek parça oluşu ise geniş görüş alanı sağlar.

- Teknenin yanlarında halat usturmaçalar vardır. Bu malzeme estetik görüntüsünün yanında işlevselliğiyle de yardımcıdır. Tekneyi yan teknelerden ve iskele çarpmalarından korur.



-Rakser Sloop 700/650'lerin baş yüksekliğinin fazla oluşu özellikle kötü havalarda yüksek dalga ve serpintinin tekneye girmesini engeller.

-Çok kullanışlı polyester tavan üzerinde eşya, bot, bagaj taşıyabilir. İstenirse üstüne çıkılabilir sağlamlıktadır.
-Rakser Sloop 700/650'lerin tamamı çift kattır. Teknenin iç mekanında vinlex, kumaş döşeme veya kontrplak bulunmaz. Bu nedenle aynen çift camda olduğu gibi ses ve ısı yalıtımı sağlar. Hijyeniktir; temizlenmesi kolaydır. Döşeme veya kontrplakta olduğu gibi içeride kalan kısımları küf, koku yapmaz; terlemez. Teknenin içinde elinizden ağır bir cisim düşürdüğünüzde veya yan bordoları çarptığınızda, teknenin suyla temasta olduğu alt kısmı değil temasta olduğunuz üst kısmına zarar verebilirsiniz. Bu da can ve mal güvenliği açısından çok önemlidir.

Kutlay Marine'nin ikinci el tekneleri ilgi görmekte, kolayca satılmakta ve prim yapmaktadır. Özellikle yüksek sezonda piyasada kolay kolay satılık tekne bulunmamaktadır. Bu da 2.el piyasasında fiyatın düşmesine en büyük engeldir. Ayrıca fiyatlar standarttır. Kutlay Marine aynı zamanda, aynı standartta mal alanlara daima aynı fiyatı uygulamaya çok önem verir."
Fiyat merak edersiniz siz şinci. Yazıyı yayınladığım günkü konuşmamızda çıplak motorsuz 7.00'ın fiyatının 90.000 lira olduğunu öğrendim. Standartların neler olduğunu bilmiyorum. Belki bi liste koyarlar yorumlara da öğreniriz. 



Yaa işte böyleki böyle; benden göstermesi canım followırlarım. 
Varsa tayfadan kullanan yapsın yorumları görelim bakalım..

- DURAMIYOR ATEŞLENMİŞ RUHLAR DURDUĞU YERDE.

Bu yıl 80'inde olacak ve 2 çok acaip iş planlamaktaymış yine.
Hem denizci, hem gezgin, hem maceracı, hem yazar, hem örgütçü hem çevreci, hem girişimci, hem denizciliğe yatçılığa adanmış bir hayatın sahibi..
"Dragoș Corneliu Cișmașu" bey efendim..


Aslında Romanyalıdır..
Sakin olun isim sizi korkutmasın, aslında siz onu "Jimmy Cornell" olarak tanıyorsunuz..
Yoksa tanımıyor musunuz?
Bak gördünüz mü, geldik yine "Benim teknem"in faydalarına..
Buyurunuz tanıyın bakalım..
Kahramanımız 1940 doğumludur..
Evlenip, 1969'da Kraliçenin ülkesine göçmüş..
1975'de eşi Gwenda ve 2 çocuğu ile (7 ve 5 yaşlarında) ilk dünya turuna çıkmış..

6 yıl süren turda 70 ülkeyi gezip, 68,000 mil yapmışlar..
Daha sonra abimiz 2 dünya turu daha yapacak ve toplamda 200.000 mili geçecektir gezişimi..


Şimdi sıkı durun, kaptanımız, kendi gezmekle kalmamış, 1968'de, halkımız da gezsin diye ünlü ARC'yi (Atlantic Rally for Cruisers) de kurmuş..
Daha sonra da "World Cruising club"'ın da kurucusu olmuştur..
Bildiğiniz gibi yüzlerce teknenin bir arada, konvoylar halinde okyanusu geçtiği ya da dünyaca ünlü rally'lere katıldığı, yatçılığın yüz akı organizasyonlar bunlar.. Anlatır dururuz her seneki etkinliklerini.


1998'de kendini emekliye ayırmasına karşın, yerinde duramamış ve yeni kuruluşların kuruculuğunu yapmıştır. 2012'de "Blue Planet Odyssey"
2013'te de "Atlantic Odyssey" ve de "European Odyssey" etkinlikleri, toplu halde gezmeyi seven dünya yatçılarının hizmetine sunulmuştur..
Hepsi de dev organizasyonlar.. Anlatamaycam şinci yerim dar.. Feysbuk burası yav, yer mi var?


Tabii yazdıklarını ve BBC için yaptığı yayınları da unutmayalım. "World Cruising Routes" adlı kitabı, 1987'den beri dünya gezginlerine rehber olmaktaymış.. 150.000 satmış binaenaaleyh..
Şimdiler de yine kaşınıyormuş avuçları.
Bu yıl Koronadan kurtarabilirse paçayı, "Ferdinand Magellan"'ın izinde tamamen elektrikli bir Outremer 45'ile yelken açacakmış.

Bildiğiniz gibi "Ferdinand Magellan" ve "Juan Sebastian Elcano" nam kaptanlar 1519-1522 yılları arasında dünyayı ilk dolaşan abilerimiz.
Bu 30.000 millik tarihi rotayı takip edecekmiş Jimmy bey ve tayfası; Ekim ayında yola çıkacaklarmış.
Temmuz 2021'de de yine yola çıktıkları İspanya Sevilla'ya döneceklermiş.
Döndükten sonrası için de muazzam bir plan var abimizin takviminde.
Dev bir dünya turu rally'si planlıyorlarmış dünya yatçıları ile birlikte.
Tam 3 yıl sürecekmiş.
Eylül 2021'de başlaması planlanan rally, 2024'te sona erecekmiş.
Kaç tekne katılacak acaba tura.


Valla fena fikir diil anacım.
Biz de yırtarsak Korona muhabbetlerinden, yengayı da kandırırsam, bi de güzel bi tekne alacak para bulursam, bi de eşlik edecek sıkı bi çift bulabilirsem denizci tayfasından, giderim valla 3 sene. Sosyete olur canım followırlarım.

29 Mart 2020 Pazar

- APANDİSTİ ALDIRMANIN MODASI GEÇTİ Mİ DİYORSUNUZ?

Bak bu yazının hikayesi ne anlatıyor. Hani duymuşsunuzdur, dünya seyahatine çıkan eski maceracılar hazırlık aşamasında apandistlerini aldırırlarmış; yolda patlayıp dert çıkarmasın diye. Hatta sorun çıkarabilecek dişlerini bile çektirenler olurmuş her ihtimale karşı. Sonraları bunun modası geçti. Tıp camiası gerekli görmemeye başladı bu tür operasyonları.. Bu gecenin kahramanının olayı işte bu. Dur baştan anlatayım. "Andrew Halcrow" bey denizlere sevdalı bir kaptanımızdır.

1980'lerin sonlarında, tek başına hiç durmadan bir dünya turu yapmayı kafasına koymuştur. Bu amaçla Shetland Adaları'nda çelik bir yat yapmaya başlar ama yürümez proce.. Bunun yerine kardeşi Terry ile ticaret rüzgarları rotasında dünyayı dolaşan beş yıllık bir yolculuğa çıkarlar.

Fekat amcam takmıştır bi defa o malum yolculuğu yapmaya. Kalkar kendisine yeni bir tekne yapar. Yıllardan 2006'dır.
Teknesi 9.6 metron boyunda double-ender bir çelik cutter şeysidir. Sonradan bayağı ünlü olacak "Elsi Arrub" sefinesi.

Rota tüm zorlu burunları geçen bildiğimiz Clipper rotası idi. Fazla da donanımı olmadan yola çıkmaya hazırlanır ve Shetland'ı 27 Haziran 2006'da terk eder.


Hint okyanusunu bulur, geçer. Avusturalya'nın güneyine geldiğinde şiddetli karın ağrıları başlar ve kahramanımız kıpırdayamaz hale gelir. Çaresiz yardım ister.
Güney okyanusunda, tanrının unuttuğu bir bölgede, helikopter menzilinin dışındadır. Eşi Alyson'u uydu telefonundan arar ve durumunu bildirir. Umudu yoktur aslında. Orada onu kim bulacaktır. Alyson hanım iyi bir zevcedir ve kocası için Avusturalya sahil güvenliğini ayağa kaldırır..


Acılar içindeki kaptanımız, hiç ummadığı bir anda haber verdiğinden sadece 4 saat sonra telsizden bir ses duyar. Üstünde bir uçak vardır. Uçaktan gelen telsiz mesajı, hemen arkasında bir yük gemisi olduğunu haber vermektedir.
Büyük acılar içinde olmasına karşın teknesini, kendisine yetişmeye çalışan yük gemisi "Elegant Star" a göre pozisyonlandırır. Uzatmayalım çok zorlu bir kurtarma operasyonu sonunda şilebe çıkmayı başarır.

Sevgili teknesini terk etmiştir ama esas sorun o diildir bittabi. Ölümüne sadece 24 saat kalmıştır aslında. Telsizle alınan yardım sayesinde ilk müdahaleler yapılır. Sonra helikopter uçak felan bir hastaneye yetiştirilir ve kıl payı ölümü yener.
Apandisiti 2 gün önce patlamıştı aslında ve peritonit başlamıştı. Çok şanslıymıştı vesselam.. Fekat durun hikaye bitmedi. Bakın daha neler olacak.
7 hafta sonra Hint okyanusunda sürüklenen bir tekne bulunur. Bu sevgili teknesi "Elsi"dir; hayatta ve ayakta kalmış okyanuslara meydan okumaya devam etmektedir. Kaptanımız "bir daha denizlere çıkmam" yeminlerini unutaraktan teknesini kurtarmak için uçağa atlar ve bölgeye intikal eder.

Atlar o tekneye ve vurur kendini okyanuslara yine.
Bu sefer kötü talih kendisini güney Amerika mahfillerinde Şili açıklarında yakalar. Tekne fırtınadan direğini kaybeder ve bu kez tumba alabora olur. Fekat bizimki yine yırtar, bu sefer Şili deniz kuvvetleri tarafından kurtarılır ve evine sağ sağlim döner.

Şimdi ne yapıyo derseniz, hala kaptanlık yapıyomuş Şhetland sahillerinde. Bak yine nasıl bi hikaye bulmuşum size, hadi bakalım sevgilerinizi yollayın bize..


26 Mart 2020 Perşembe

- KAY COTTEE..

Pekiii..
Anlatıyoruz ya..
Genç kızlar, yaşlı teyzeler, her şekilden hanımefendiler dünyayı teknelerle turlayıp, durmuşlar anacım da, bunu dünya tarihinde ilk yapan kadın kim ? 
Hadi ben söyliim:
"Kay Cottee" hanımdır..
Avustralyalı bi ablamız  kendisi..

Şaşrtıcı.. Avustralya ha.. Çok hayret ettim valla.. 😏
Denizci bi ailenin, 4 kızının en küçüğü..54 doğumlu..
34 yaşındayken, kafayı "solo sail around the world" işine takıyor.. Bunu o ana kadar yapan hiç bir kadın yok dünyada..
Yeni Zellanda imalatı "Cavallier 37" bi tekne ediniyor; "Blackmores First Lady".. "Bu isim de ne?" demeyin; "Blackmores" sponsoru olan ilaç firmasının adı..


Uyuşturucu kullanımına karşı bir fonun kurulması için para toplamak isteyen, bir sosyal sorumluluk procesi için yapılıyor bu sponsorluk.. Zaten daha sonraları 1 milyon dolar toplama hedefine de ulaşılıyor.
Bu sponsorun desteği ile, 6 ay boyunca, tekneyi böyle bir yolculuğa hazırlıyor kızımız.. 29 Kasım 1987 günü, Sidney'den yola çıkıyor..
Tek başına , non-stop bir yolculuk, hiç bi yardım almadan, batıdan doğuya doğru başlıyor..En uzun uykusu 20 dakika.. 5 ay boyunca hiç taze bişi yiyemiyor ve tek iletişim aracı da bir telsiz..


Çok acaip fırtınalarla karşılaşıyor. 100 knot tan fazla rüzgarlarla boğuşuyor. 60 metre yüksekliğindeki dev "iceberg" lerden kurtuluyor.
Güney Afrika burunlarını dönerken , "First Lady" 100-knot'luk bir rüzgar sağnağı yüzünden alabora oluyor. Cottee, denize düşüyor. Bir başka dalga tekneyi düzeltiyor allahtan.. Kızımız da tekneye çıkmayı başarıyor.
5 haziran 1988 de, 189 gün, 22.000 deniz mili sonra Sidney'e geri dönüyor. Böylece bu marifeti gösteren ilk kadın oluyor dünyada..

Döndüğünde, 100.000 kişi tarafından karşılanıp, bir çok ödüle sahip oluyor..
2 kitabı var.. Birincisi seyahati ile ilgili "First Lady"; 2 si ise, sonraki 10 yılını anlatan "All at sea on land"
Tekne de, Avustralya Ulusal deniz müzesinde sergileniyor, alaü vala ile..



Bizde ne diyoruz: "Ne kadar çok kadın denizci o kadar denizci millet" Son foto da ondan sebeb..


24 Mart 2020 Salı

- HUMPREY VE MARY BARTON..

Bu gece yine şahane bi hikaye benden size denizcilik tarihinden.
Valla ben sizin yerinizde olsam, çok alkışlarım beni. 😌
"Maşşallah" derim, "ellerin dert görmesin" derim. 
Blog'un izleyiciler köşesine girerim, hemen izleyici olurum vesselam.
Var mı bu alemlerde benden başka böyle bi yazar. 😜
Allahtan alçak gönüllü bir beyimdir, hayranım netekim kendime.. 😇
Neyssee.. Fazla uzatmiim bu girişi şinci.

Canım followırlarım bu yazıdaki kahramanlarımız "Humphrey ve Mary Barton" çifti.

Humprey bey 1900'de doğmuş. 1980'e kadar yaşamış bir İngiliz yatçı. "Hum" lakabı ile biliniyomuş alemlerde. Biz de öyle diyelim bari.
Eski bir savaş pilotu. İngiliz hava kuvvatlerinde görev yapmış 2. dünya savası sırasında.
1950'lerde 1960'larda yatçılık dünyasını çok etkilemiş, çok sayıda denizciye ilham vermiş bi abimiz. Namı ile maruf "Ocean Cruising Club" sosyetesinin kurucusu.


"Vertue XXXV. ya da Westward Crossing in the United States", "The Sea and Me", "Atlantic Adventures" adlı kitapların yazarı.
1929'larda başlamış dünyayı gezmeye. Önce kardeşleri sonra arkadaşları ve en sonra da karısı Mary ile hallaç pamuğu gibi atmış dünya denizlerini.
Hayatını tekne uzmanlığı "surveyör" lük yaparak kazanmış. Bayağı uzmanmış alanında.
1950'de, arkadaşı Kevin O'Riordan ile, 'Vertue XXXV' nam ünlü tekneyi almışlar. Bu Vertue tekneleri iyi bilinir alemlerde.
Neyse işte bu tekne ile iki kafadar, "Westward Crossing" kitabına konu olacak ünlü geziyi yapmışlar.
İngiltere'den New York'a, 7.70 metronluk bu tekne ile gelmişler.

O zaman için bu boyda bi yat ile yapılan bu yolculuk epi ilgi çekmiş. Vertue tekneleri içinde muazzam bir reklam olmuş.

Eşi Mary ise bir Avusturalyalı. Çok sıkı bir denizci o da. Gençliği okyanuslarda ekip üyesi olarak yelken açmakla geçmiş teknelerde.
60'lı yılların sonunda Malta'da tanışıp birlikte denizlere açılmışlar. 1970'de de Antigua'da düzenlenen bir törenle evlenmişler.
Derken bir tekne yapmışlar kendilerine.
Yine bir Laurent Giles tasarımı olan 35 ft'lik "Rose Rambler" şeysi. 


O tekne onların evi olmuş ve çift defalarca Atlantik geçişi yaparak, 10 yıl, Humprey ölene kadar dünya denizlerini gezmişler. Bizim buralara da gelmişler.


Mary "Ocean Cruising Club" sosyetesinin yöneticiliğini yapmış, amirali komodoru felan olmuş, çoook krizleri yöneterek, bu prestijli kulübun bu günlere gelmesini sağlamış, alemlerin kraliçesi olarak ta bilinen bi ablamızdır.


Eşinin ölümünden sonra da, 95 yaşına kadar kulüp üyeleri ile dünya denizlerini gezmiş.
Böyle bi kahramanlardır diyelim; huzurlarınızdan saygıyla çekilelim şimdilik.
Buyurunuz efenim.